Subscribe Twitter Facebook
nalet olsun dostum senin problemin ne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nalet olsun dostum senin problemin ne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Mayıs 2012 Cuma

kombin

selam cicişler,
yaz geldi yine davet davet üstüne. kıyafet yetiştiremiyorum. eminim benimle aynı dertten muzdarip bir sürü genç kız vardır. yüce gönlüm kimseyi çaresiz bırakmaya elvermediği için kombinlerimden birkaçını blogumda paylaşayım da arkadaşlara yardımcı olayım dedim. işte ilk kombinim.




Tülbent: Orijinal Silkhouse 150 TL
Tişört: Nesine Dütti 140 TL
Hırka: Terry 150 TL
Etek: Varantino 2500 TL
Eşofman: DHMY 250 TL
Terlik: D&Ğ 500 TL


27 Kasım 2011 Pazar

kimsenin malaya gelinciklerinden haberi yok

sıkıcı günlerin getirileri bitmek bilmiyor sevgili izleyenler. bağımsız sinemaya katkıda bulunmam kaçınılmazdı. filmimin adına tam karar vermedim ama çoraplarından kaleler yaptım olabilir.

filmin ilk sahnesinde duvardaki saati görüyoruz. tek duyulan ise saatin tiktakları ve laminent parkedeki terlik tıpırtıları... sonra başrolümüz olan ev hanımı görünüyor. kendisi karşısındaki dev çamaşır yığınını katlamakla uğraşmakta. yarım saat çamaşır katlıyor. sonra bir an gözü saate takılıyor. o an saatin tiktakları dışında bir şey duyulmuyor ve zaman yavaşlıyor. Sonra yine bayanı görüyoruz. kamera bayanın suratında yarım saat duruyor. sonra zil çalıyor ve bayan kapıya bakıyor. o an kamera arkasından gitmiyor, biz ööööylece boş odaya bakıyoruz. uzaktan kapıcıyla geçen son derece gereksiz konuşmayı dinliyoruz. kapının kapanma sesini tüm ayrıntılarıyla duyuyoruz. derken bayan görüş alanımıza giriyor. çamaşırları katlamaya devam ederken damlayan çeşmenin sesi beynimizi tırmalıyor. bayan kısık sesiyle hüzünlü bir şarkı mırıldanıyor. çok üzülüyoruz. ağlıyoruz.

bunların ne anlamı olduğunu soracak olursanız, gerçekten de hiç bilmiyorum. ben çekeceğim, nasıl olsa bir anlam yükleyen, derin psikolojik sebepler falan bulan olur.

üçleme de düşünüyorum aslında; tavuk, pilav, yoğurt. aslında köfte, makarna, salata da güzel oluyor. dörtleyip kek de mi eklesem? karnım acıktı.

19 Ocak 2011 Çarşamba

karıcım dön

sen, sen gittin
ve kaldım bir başıma.

hani yeni mezuna tam akbil basmak zor gelir ya, işte öyle zor geliyor ayrılığın bana.

kurtlar vadisi bile keyif vermiyor artık, ağlıyorum ara ara.

sen, sen yoksun ya,
ben artık geceleri kime arkamı dönüp yatacağım?

tulumbadan su çeken inek videosunu izlerken,
kimin konuştuğunu bile duymayacağım?

kimin alışverişini beklemek için girdiğim kitapçıdan,
alim olup çıkacağım?

senden başka kimse yürürken tartışmaya başladığımızda,
zınk diye duruvermiyor yolun ortasında.

kimse gözlerimin ta derinlerine bakıp,
tüm kalbiyle demiyor "sen harbiden çok çirkinsin ya"

ben, ben var ya,
youtube'taki videonun dolmasını,
oyunus'taki rakibin pas geçmesini bekler gibi bekliyorum seni,
sabırsızlıkla.

10 Kasım 2010 Çarşamba

sinema salonunda bir salak

ben hikaye yazarlığından, senaryodan falan anlamam. fakat şu konuda eminim ki bir karakterin kimseyi incitemeyecek kadar iyi olduğunu sırasıyla tüm karakterlere beşeryüzbin defa söyletmek yerine bu karakterin iyiliğini gösteren bir kaç örnek göstermek yeterli sanıyorum. şahsen son gittiğim "new york'ta beş minare" filminde "hayır, bir hata yapıyorsunuz, o kimseyi incitmez" cümlesini duymaktan gına gelmişti.

ayrıca film bana, akşam haberleri esnasında "aa biraz bundan, biraz da şundan koyayım filme, hmm nefis oldu" gibi notlar alınarak oluşturulmuş bir film gibi geldi. adı "aralarında bağ kurulamamış olaylar bütünü" de olabilirdi bence. mesajların resmen gözümüze sokulması da cabası. bu mesajlardan biri de islam'ın adını kullanıp terör eylemleri yapan insanların yanı sıra, iyi kalpli ve güzel şeyler yapmaya çalışan dindarların da olduğuydu. bir de töre cinayetlerinin cehaletten kaynaklandığıyla ilgili bir konu işlemişti mahsun.

film çıkışında tam bizim mösyöye "ya biz salak mıyız, niye mesajlarını bu kadar açık bir şekilde tekrar edip durmuş ki" diyecekken arkadaki adamın biri şöyle dedi: "işte ya, adam süper çekmiş, hepsi doğru, türkiye'de tüm geri kalmışlıklar cehalet ve din yüzünden"?!?!

büyüğümsün mahsun...

29 Eylül 2010 Çarşamba

höttüdük

temsili örümcekbizim mösyö olmadığı zamanlarda evde yalnızca mutfakta yaşayan örümcek ve ben kalıyoruz. süpürge yaparken onu makinaya çekmeye çalıştığım andaki başarılı kaçışından sonra bir daha ona bulaşmadım. barış içinde yaşıyoruz. onu seviyorum. genelde çok sessiz. en sevdiği şey bütün gün köşede durmak. süpürge sesini duyunca acı hatıralar aklına geldiğinden olacak herhalde, ortadan kayboluyor. kapı ve duvar arasında yattığı yer var. mekanını merak ediyorum tabii ama denedim, sığamıyorum. bir ara evimize karıncalar dadandığında bayağı bir şişmanlamıştı. yattığı yere sığamaz da yeni yerler arar, evi berbat eder diye çok korktum. neyseki karıncalara kesin çözüm buldum. sanırım bana biraz bozuldu ama şu an aramız iyi. geçende çavdar tarlasında çocukları bitirdim. ona da biraz okudum ama kaçtı. galiba biraz depresif buldu. neyse, şimdi ona bir isim arıyoruz. ben "höttüdük olsun" dedim ama beğenmedi. bloga yazayım belki beğeneceği bir öneri ile gelen olur diye düşündüm. örümceğim ve ben önerileriniz bekliyoruz. hürmetler...
 
Powered by Blogger widgets