Subscribe Twitter Facebook

10 Kasım 2010 Çarşamba

sinema salonunda bir salak

ben hikaye yazarlığından, senaryodan falan anlamam. fakat şu konuda eminim ki bir karakterin kimseyi incitemeyecek kadar iyi olduğunu sırasıyla tüm karakterlere beşeryüzbin defa söyletmek yerine bu karakterin iyiliğini gösteren bir kaç örnek göstermek yeterli sanıyorum. şahsen son gittiğim "new york'ta beş minare" filminde "hayır, bir hata yapıyorsunuz, o kimseyi incitmez" cümlesini duymaktan gına gelmişti.

ayrıca film bana, akşam haberleri esnasında "aa biraz bundan, biraz da şundan koyayım filme, hmm nefis oldu" gibi notlar alınarak oluşturulmuş bir film gibi geldi. adı "aralarında bağ kurulamamış olaylar bütünü" de olabilirdi bence. mesajların resmen gözümüze sokulması da cabası. bu mesajlardan biri de islam'ın adını kullanıp terör eylemleri yapan insanların yanı sıra, iyi kalpli ve güzel şeyler yapmaya çalışan dindarların da olduğuydu. bir de töre cinayetlerinin cehaletten kaynaklandığıyla ilgili bir konu işlemişti mahsun.

film çıkışında tam bizim mösyöye "ya biz salak mıyız, niye mesajlarını bu kadar açık bir şekilde tekrar edip durmuş ki" diyecekken arkadaki adamın biri şöyle dedi: "işte ya, adam süper çekmiş, hepsi doğru, türkiye'de tüm geri kalmışlıklar cehalet ve din yüzünden"?!?!

büyüğümsün mahsun...
 
Powered by Blogger widgets