Subscribe Twitter Facebook
hoturaf koydum dolaba ellere vay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hoturaf koydum dolaba ellere vay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Aralık 2011 Salı

ibretlik hikayeler


bu görmüş olduğunuz yapı türkiyenin ilk demiryolu köprüsüdür. tren şoförleri tarafından uzun süre kullanıldığı için bu köprünün etrafı, çeşitli öküz türlerinin yaşam alanı haline gelmiş, fakat yakın köylerden bir köy ağasının ete düşkünlüğü yüzünden, öküzlerin soyu tükenmiştir. yerli halkın inanışına göre bu öküzlerin ruhu hala bu topraklarda dolaşmakta, arada sırada köprü etrafında gezinip belki tren geçer ümidiyle gözlerini köprüye dikmiş öküz siluetleri görülmektedir.


kral 12. felis ketus... babasını öldürdükten sonra tahta geçen 12. felis ketus 6 yıl tahtta kalmış, bu süre zarfında hükmettiği topraklara yenilikler getirmiştir. bunlardan birisi, çinden getirtmiş olduğu katı meyve sıkacağıdır. daha önce uzun uğraşlar sonucu meyve suyuna sahip olan halk, katı meyve sıkacağıyla büyük rahatlığa kavuşmuş, sıkacak krallıktaki tüm evlerin vazgeçilmez mutfak aleti haline gelmiştir. bu jesti yüzünden halk, kralı bağrına basmış, felis ketusun uzun yıllar kralları olarak kalmasını istemiş fakat kral, kıskanç kardeşi tarafından bangicamping yaparken ipi kestirilerek genç yaşta katledilmiştir.


bir türkmen hükümdarı bir kız sevmiş. tabii hükümdar olduğu için hemen kızı alırım diye düşünmüş ama çok yanılıyormuş. babası kızı vermemiş. bunun üzerine hükümdar kızı kaçırmaya karar vermiş. bir gün kız bağda üzüm toplarken hükümdarın adamları gelip ağzını burnunu kırmış, sonra da çuvala atıp hükümdara götürmüşler. fakat hükümdar kızın bu halini görünce aşkı kaçıvermiş. "götürün bunu, ben vazgeçtim" demiş. kız da "o kalpak kafana yapışsın inşAllah" diye dua etmiş. hakikaten o günden sonra hükümdarın kalpağı kafasından bir türlü çıkmamış ve onunla ölüp gitmiş. derler ki her bahar mezarının başında kalpak şeklindeki bu çiçek çıkar, hükümdara ağlarmış.


- komşu komşu huu!
- ne?
- oğlun geldi mi?
- geldiii.
- ne getirdi?
- sanane.
- ya bi baksana yüzüme.
- ne var?
- bi şey getirmedi de mi?
- hey ya Rabbim ya!

19 Ocak 2011 Çarşamba

karıcım dön

sen, sen gittin
ve kaldım bir başıma.

hani yeni mezuna tam akbil basmak zor gelir ya, işte öyle zor geliyor ayrılığın bana.

kurtlar vadisi bile keyif vermiyor artık, ağlıyorum ara ara.

sen, sen yoksun ya,
ben artık geceleri kime arkamı dönüp yatacağım?

tulumbadan su çeken inek videosunu izlerken,
kimin konuştuğunu bile duymayacağım?

kimin alışverişini beklemek için girdiğim kitapçıdan,
alim olup çıkacağım?

senden başka kimse yürürken tartışmaya başladığımızda,
zınk diye duruvermiyor yolun ortasında.

kimse gözlerimin ta derinlerine bakıp,
tüm kalbiyle demiyor "sen harbiden çok çirkinsin ya"

ben, ben var ya,
youtube'taki videonun dolmasını,
oyunus'taki rakibin pas geçmesini bekler gibi bekliyorum seni,
sabırsızlıkla.

6 Mayıs 2010 Perşembe

atla abi, gidiyoruz.

bu son derece teknolojik, pratik ve artistik taşıma yöntemini görünce deklanşöre basmadan edemedim.

7 Nisan 2010 Çarşamba

hayâl


sen ve ben
bir göl kıyısında,
yemyeşil çimlerin üstünde kitap okuyoruz.
ılık ılık rüzgar esiyor.
başın dizlerimde, elim saçlarında...
sonra sen uyuyakalıyorsun.
ben bir süre daha okuyorum.
dizlerim uyuşunca,
kafana bir koyuyorum,
bir de yerden yiyorsun...

 
Powered by Blogger widgets