Subscribe Twitter Facebook

27 Kasım 2011 Pazar

kimsenin malaya gelinciklerinden haberi yok

sıkıcı günlerin getirileri bitmek bilmiyor sevgili izleyenler. bağımsız sinemaya katkıda bulunmam kaçınılmazdı. filmimin adına tam karar vermedim ama çoraplarından kaleler yaptım olabilir.

filmin ilk sahnesinde duvardaki saati görüyoruz. tek duyulan ise saatin tiktakları ve laminent parkedeki terlik tıpırtıları... sonra başrolümüz olan ev hanımı görünüyor. kendisi karşısındaki dev çamaşır yığınını katlamakla uğraşmakta. yarım saat çamaşır katlıyor. sonra bir an gözü saate takılıyor. o an saatin tiktakları dışında bir şey duyulmuyor ve zaman yavaşlıyor. Sonra yine bayanı görüyoruz. kamera bayanın suratında yarım saat duruyor. sonra zil çalıyor ve bayan kapıya bakıyor. o an kamera arkasından gitmiyor, biz ööööylece boş odaya bakıyoruz. uzaktan kapıcıyla geçen son derece gereksiz konuşmayı dinliyoruz. kapının kapanma sesini tüm ayrıntılarıyla duyuyoruz. derken bayan görüş alanımıza giriyor. çamaşırları katlamaya devam ederken damlayan çeşmenin sesi beynimizi tırmalıyor. bayan kısık sesiyle hüzünlü bir şarkı mırıldanıyor. çok üzülüyoruz. ağlıyoruz.

bunların ne anlamı olduğunu soracak olursanız, gerçekten de hiç bilmiyorum. ben çekeceğim, nasıl olsa bir anlam yükleyen, derin psikolojik sebepler falan bulan olur.

üçleme de düşünüyorum aslında; tavuk, pilav, yoğurt. aslında köfte, makarna, salata da güzel oluyor. dörtleyip kek de mi eklesem? karnım acıktı.
 
Powered by Blogger widgets