Subscribe Twitter Facebook

7 Nisan 2010 Çarşamba

hayâl


sen ve ben
bir göl kıyısında,
yemyeşil çimlerin üstünde kitap okuyoruz.
ılık ılık rüzgar esiyor.
başın dizlerimde, elim saçlarında...
sonra sen uyuyakalıyorsun.
ben bir süre daha okuyorum.
dizlerim uyuşunca,
kafana bir koyuyorum,
bir de yerden yiyorsun...

3 Nisan 2010 Cumartesi

bizim mahalle aşağıki mahalle

bugün aile köklerimiz hakkında yazmak istiyorum.

benim büyük dedem koreli. soyadları çugulleymiş. kan davasından dolayı kore’den firar etmişler. italya’ya kaçmışlar. dedem orada babanemle tanışmış. babanem güzeller güzeli bir italyan kızıymış. üzüm bağlarında dolaşırlarken birbirlerine vurulmuşlar. babam italya’da doğmuş. dedem ünlü italyan mafya sülalesi cubuccilerle takışınca türkiye’ye kaçmışlar.üzüm bağlarındaki gezinmelerine izmir’de devam etmişler. babam annemi izmir’deki bir üzüm bağında görmüş. hemencecik evlenmişler.

annemin babası çin’de yaşayan singapurlu bir balıkçıymış. ben onu hiç görmedim. bir gün koskocaman bir mersinbalığı tarafından yenilmiş. (ya da yutulmuş. yani balık dedemi çiğnedi mi yoksa çiğnemeden mi yuttu, onu bilmiyorum). ananem bolivyalı esmer bir kızmış. dedemle büyük okyanus açıklarında bir yerlerde tanışmışlar herhalde. ananem dedem ölünce acısını içine gömmüş, yakışıklı bir bahriyeliyle evlenmiş. adam emekli olunca izmir’e yerleşmişler. (adama dede demiyorum, amca diyorum çünkü gerçek dedem değil).

ben laos’lu bir gençle nişanlıyım. biz ailecek laos’u çok seviyoruz. her yaz gidiyoruz. nişanlımın babası aslında liechtenstein göçmeni. laos’ta çok göçmen var. sıcak memleket ya, ondan herhalde. annesi de burkina fasolu. ogadugu’nun bir köyündenmişler. öyle diyor. neyse böyle şeyler işte.
 
Powered by Blogger widgets